Neden Hun?
"Hun" ismini aslında hepiniz tarihten az-çok biliyorsunuzdur. Asya tarafında Asya Hunlar ; Çinlilerle savaştı ve onları vergiye bağladı, Çin Seddi inşat ettirdi. Avrupa Hunlar ; Kavimler Göçünü başlattı, herkesi yerinden etti ve Roma'yla savaşıp Roma'yı ikiye böldü falan.. Bir de Ak Hun var ki çok bilinmez çünkü yaşam süresi pek kısadır; onlar da Sasanileri canlarından bezdiriyorlardı ama yanlış döneme denk gelmişlerdi.
Evet, o kadar da masum ya da felsefik durmuyor. Ancak Hun isminin, latin alfabesiyle yazılışındaki güzelliği bir kenara bırakırsak; ortaya çıkışı ve yükseliş süreci günümüz için dahil anlamlı örnekler sunuyor.
En başta, Hun ismi yalnızca Türklüğü simgelemez. "Proto Türkler" olarak kabul edilen ve Güney Sibirya civarında bulunan atalarımız "Hiung-nu (Hun-nu)" olarak anıldıkları bölgeye geldiklerinde (Çin'in Kuzeyi), o civardaki 20'nin üzerindeki bozkır halklarından yalnızca birisiydi. Yani anlayacağınız, geçmişte etkileşimler olduysa da, o anda farklı bir aileden / boydan gelmiş bulunuyorlardı.
Bozkır halkları, o zamanlar Çin'deki hanedanlıklar gibi aralarında güç mücadelesi içindeydiler. Bu bozkır halkları, Mo-tun (Mete Han) önderliğinde daha büyük bir güç olmak üzere ortak amaçları (Çin'in zenginliğinden pay almak), ortak düşmanları (Yueshiler) ve kültür&dil benzerlikleri etrafında birleştiler. İşte günümüzde 24 Oğuz boyu olarak adlandırılan ve Oğuz Kağan destanında sıkça bahsedilen boylar, büyük ölçüde bu boylardandır.
Anlamı Türkçe'de "Kan" olan bir kelimeyle anılan devletin bu kadar birleştirici bir politika gütmesi gerçekten ilginç.
İkincil olarak, İlber Ortaylı hocamızın da çok bahsettiği ve bu konuda övdüğü Ricat (Geri Çekilme) taktiğini o dönemde ilk uygulayan halk Hunlardır (Baideng Muharebesi). Gerçekten de, üzerinize zombi gibi her şartta gelen ve gelmeye devam eden, tek amacı sizden üstün olduğunu ve sizin yenildiğinizi düşünüp işi neticelendirmek isteyen düşmanı bu şekilde yenmek hep isabetli olmuştur. Fakat bunun için gururunuzdan çok aklınızla hareket etmelisiniz. Olayı şöyle kısaca özetliyelim:
Baideng Muharebesi'nde de 40.000 kişilik Hunlar, 350.000'e yakın Çin ordusunu, çevredeki yerleri yağmalayıp kaleleri kuşatarak soğuk dağ eteklerine çekti (Çin ordusunun soğuğa karşı o anda bir tedbiri yoktu). Ardından geri çekilerek kaçıyormuş gibi izlenim yarattı ve Çin ordusu her şeyini bırakıp tamamen yakalamaya odaklanınca (ordunun yavaş kısmı arkada kalmıştı) geri dönüp saldırarak hem hızlı olan kısmı hem de yavaş olan kısmı bozguna uğrattı ve ardından Çin İmparatoru'nu köşeye sıkıştırdı. O günden sonra Mo-tun varlığı süresince Çin belini pek doğrultamadı. Hunlar da hayvancılıkla uğraşan bir topluluk olarak, tek eksiği olan tarla ürünlerini sağlamış oldu.
Son olarak, böylesine barbar, böylesine yağma ve savaş seven bir bozkır-toplulukları halkının aslında kadınları pek umursamayacağı, doğayla bir işinin olmayacağı düşüncesinde oluyoruz onları okurken. Fakat tam aksine, kendilerini bir surun içine sıkıştırmış topluluklara nazaran bunlara inanılmaz fazla değer veriyorlar. Her doğal varlığın ruhu olduğu düşüncesindeler ve doğaya inanılmaz bir saygııları var. Kadınlar ise hem üretimde, hem yönetimde, hem de savaşlarda yer alıyor ve düşünsenize; toplumunuzun %50'sini değil %100'ünü kullanıyorsunuz böylece.
Size bu yazıda Hunların bütün başarılarını ve ilkelerini anlatmayacağım elbette, bunun için farklı yazılarımız olacak. Fakat kısaca değinip toparlayacak olursak; Hunların birleştiriciliği, her koşulda akılcı ve planlı davranması, kadınlara, teknolojiye ve doğaya çevresindeki bütün halklardan daha fazla önem vermesi (ki bence "uygarlık" mertebesini bu konulardaki gelişmişlik oluşturur) gerek Çin kaynaklarında, gerekse destanlarında ve inançlarında öne çıktığı gördüğümüz şeyler. Ve bu ilkeler sadece bugünlerdeki ihtiyacımız değil, gelecekte de cebimizde taşıyıp her koşulda hatırlamamız gereken şeyler.